Somewhere only we know

Thursday, June 29, 2006

Doom Günü İşkencesi

Dün farklı ortamlardan iki arkadaşımın doğum günüydü, pasta yiycek ve kola içcek olmanın verdiği tatlı sevinçle iş yerinden arkadaşımın mütevazı partisi için hazırlıkları yaptık leziz bi meyveli pasta alındı falan ve fakat bunun günün ilk ve son doğum günü pastası olacağını düşündüğüm için kafam kadar bi dilim yedim umarsızca. İki saat sonra arkadaşımıza sürpriz yapmak isteyen başka bir grup heyecanlı, cevval ve cevahir işyeri insanı, bizim pastanın iki katı büyüklüğünde yeni bir meyveli pastayla bir kutlama daha yapmaya karar verdi. E pasta büyük olunca haliyle dilimler de büyüdü, kafamın iki katı büyüklüğünde yeni bir dilimi de yedim. Hatta bi ara çamura yatıp "yok yauu ben yemedim, ben o sırada kola dolduruyodum" deyip ince bi dilim daha yedim terbiyesizce. "Nasılsa" dedim kendi kendime "bu, yediğim son pasta bugünlük" dedim (ancak feci halde yanılmakla kalmayıp mide hayvanını bozduğumu da çok acı bir tecrübeyle anlayacaktım a gadasını aldıklarım..."aaa noolmuş noolmuş " diye itişip kakışmayın, okuyun). Akşam benim kısmen daha uzakça olan doğum günü çocuu arkadaşımın ailesi sürpriz parti yapıyoruz gelin diyerekten bi sürü arkadaşı eve toplamak suretiyle evde bir sinerji, bir eğlence, bir arkadaki elleri göremiyorum havası yaratmak istemişler. Tabi zaten o ana kadar bile yerinde duramayıp homur homur homurdayan benim mide hayvanı, diğer arkadaşlarıyla ve özellikle de anne babasıyla yeni tanıştığım arkadaşın pastasını da ayıp olmasın diye yiyince, olabilecek en acı şekilde benden intikamını alıverdi. Şöyle ki: hani hepimizin başına gelmiştir, kalabalık ve gürültülü ortamlarda sesinizi yanınızdakine duyurmak üzere hafiften bağırarak konuşursunuz da niyeyse hep de en duyulmaması gereken sözler esnasında o dingil kalabalığın aniden ve sözleşmiş gibi aynı anda susası gelir ve sizin, aslında anlattığınız şey içinde hiç bi önemi olmayan fakat o sessizlikte çınladığında sizin arzın merkezine ulaşmanızı sağlayan mesela "bok, çiş, vs." gibi laflar o sessiz anda tüm ortamı inletir, sarsar, duvarlara çarpıp çarpıp geri döner falan... Hah işte öyle bir an düşünün ki ben yaklaşık on oniki kişinin olduğu bir ev salonunda hanım hanımcık oturuyorum, saygı hürmet vs. gösterme amacıyla sürekli sırıtmaktan yaşlanma etkilerim hızlanmış falan, herkes uğultu halinde sohbet ederken bi anda o ani sessizlik sürecine giriliyo ve benim mide, sanırım bana bişey anlatmak istercesine alıyo sazı eline, yani o GRROOOOAAAAÖÖÖÖÖÜÜÜÜÜÜRRRRRRRR sesinin korkunçluğunu kelimelere dökmemin mümkünatı yok (etse etse belki Borges tarif edebilirdi) ama insanların yüzlerinde "aman yaleppim birazdan karnından bi eliyın çıkcak " dehşeti açık seçik okunuyodu. Sonra ne mi oldu? Ne biliym bayılmışım, hatırlamıyorum...

Kirazıydı, Şeftalisiydi, Kivisiydi Demeyip Yiyenler ve Fakat Sosyal Şok Yaşayıp Meyveli Pastadan Tiksinenler Derneği Başkanı
Prof.Dr. fatocan

Tuesday, June 20, 2006

Tarihten bir yaprak




Sene 1994 falan, sıcak bir yaz günü, hafta sonunda babanın yanında kalınacak ve işbu babanın gittiği her evde bir iç mimar titizliğiyle oluşturduğu ve utanmasa üstüne de "yangında ilk kurtarılacak" ibaresi koyacağı abur cubur dolabının önünde gelsin (annenin yasaklı besinler listesinde olmalarından dolayı) hafta içi bünyeye alınamayan kolalar, cipsler, gitsin fıstık ezmeleri kıl ve yünler şeklinde leziz bir cmt.-pazar geçirilecek... Fakat evdeki efendi besinler (pirinciydi, yağıydı, suyuydu falan) eksildiğinden dolayı babam, ablam ve beni bi listeyle ve tam listedekilere yetecek parayla Migros'a gönderdi. Neyse efenim, biz iki kardeş el ele yapışıp gittik alışverişe, çikolata konusunda hiçbir zaman doyduğunu anlayamamış olan ben, bıyığına süt bulaşmış kedi yavrusu suratımı takınarak "aplaa şu twix'i de alabilir miyim" şeklindeki talebimi, mali müşavir edasıyla her kalem maldan sonra cepteki para-kasa hesabı kıyasları üzerine birtakım işlemlere girişen ablama ilettim; müşavir "makuldür, al çocuk!" dedi, daha sonra ise ablam twixim ve ben, mutlu mesut alışverişi tamamlayıp kasaya ulaştık. Kasiyer, alınanları birer birer kasadan geçirdikçe, bütçe dışına taşmadığımızı görüp rahatlıyan biz iki konu salağı kardeşin rahatlığı,gerekenlerin dışında alınan tek şey olan o gadasını aldığımının twixine kadar sürecekti, işte o twix, ah o twix...barkodunun okunma sesi bile hala kulaklarımdadır...doorrrt: borcunuz bilmemkaç lira; elimizde sadece "bilmem" kısmı var, "kaç" kısmı ıkınsak çıkmayacak...İşte o dönem oldukça zın zın olan iki kardeşten Melike olanı gayet cevval,cevahir bi şekilde, ama arkada biriken kuyruğa da çaktırmamaya çalışarak kasiyere halk dilinde "fısır fısır"a tekabül eden yaklaşık 0,1 desibel şiddetinde, "afedersiniz bizim üzerimizde fazla para yokmuş, şu twixi bırakabilir miyiz, o zaman hesap tamam oluyo" dedi. Biz iki masum yavru sanıyoruz ki vırt diye geri geçircek ve "taam hanfendi" diycek, ama yoooo, yoooo sevgili okuyucular, hayat o kadar kolay değil...işte o sakin görünüşlü kasiyer meğer bir dingilmiş, pismiş kötüymüş; ablama "bi saniye soriyim" dedikten sonra, taa en sondaki kasiyere halk dilinde "k.çı yırtılırcasına"ya tekabül eden yaklaşık 1500 desibel şiddetinde " HİLMİ BEEĞĞĞYYY BU BAĞYANLARIN PARASI ÇIKIŞMADI, ŞU ÇİKOLATAYI GERİ BIRAKABİLİYOLAR MIIII" şeklinde anıraraktan ruhumuzda onulmaz yaralar açmış ve bizi migros kasasından arzın merkezine göndermiştir... çocukluk işte utanırdık o zaman öyle şeylerden çok...ondan sonra da bi süre ne zaman hatırladıysak bu olayı, o güzide kasiyeri ve pek değerli sülalesini hürmetle anmışızdır...evet mışızdır.

Thursday, June 15, 2006

SENİ ÇOK ÖZLEDİM ROSA




Hayatımın iki yılını renklendiren bir insan vardı, geçtiğimiz Cuma bi daha dönmemek üzere gitti, artık Santander'de (İspanya) ailesiyle. Adı Rosa, resimden de anlaşılabileceği gibi insan görünümlü bir melek olan (doğan görünümlü şahin de olabilir), bu iki yıl süresince iyi- kötü günümde hep yanımda olan, kah sevgisiyle beni şımartan, kah aramızdaki abla-kardeş ilişkisine dayanarak beni cor cor azarlayan, akabinde gene dayanamayıp bana "on ayı gücünde" sarılarak kah kaburgamı inciten kah kolumu burkan, bi iki gün görüşmedikten sonra biriken özlemle sarılcam diye üstüme atlayıp beni koltuğa devirdikten sonra kafamı koltuğun kenarına çarpmama sebebiyet veren, bitmez tükenmez sevgi patlamalarıyla umuma açık yerlerde o muhteşem türkçesiyle höykürerek (ki teknik olarak 1000 desibele tekabül eder) "SENİ ÇOP SEVİYORİNN ARGADASİNNN" şeklindeki demeçleriyle beni benden eden , türkçe konuşulan ortamlarda tek kelime anlamıyor olmasına rağmen sırf sevimliliğinden " OYLAAA Mİİİİ" şeklinde kendisine, karşısındakini dinliyor ve anlıyormuş süsü veren, dışı güzel içi güzel canım insan. Ben de seni çop seviyorin argadasin.

Not:Kendisi benim patronum Pablo denen koca kafanın eşidir bu arada.
Not 2: Şimdi müsaadenizle bu metni ispanyolcaya çevircem, sanırım doğan görünümlü şahin kısmında biraz zorlancam ama du bakalım hadi pismillaa...

Hay una persona que hizo la vida mas divertida para mi durante estos dos años. Ya está en Santander con su familia. Se llama Rosa, como podéis verla en la fotuka, es una angél que vive en el cuerpo de esta guapetona. Ella siempre estaba a mi lado en mis tiempos duros o felices, a veces me mimaba con su cariño que no cabe en su corazon y a veces me reñía como una hermana pero de repente me daba un abrazo q me tiraba al suelo. Es una loca que a veces, gracias a sus explosiones de cariño , me gritaba (con su turco perfecto) "SENİ ÇOP SEVİYORİNN ARGADASİNN" en los sitios públicos y q me hacía partir de risa. Es una mona que decía siempre "OYLAAA Mİİİİ" como si escuchara y entendiera todo, aunque no tenía ni puta idea de lo que se hablaba en turco. En resumen, es una maravilla. Yo también " SENİ ÇOP SEVİYORİNN ARGADASİNNN".

Monday, June 12, 2006

Her güne bir salaklık kampanyası

Efenim beni bilenler bilir pot kırma dalında derecelerim vardır, bugüne değin devirdiğim çamlarla fatocan hatıra ormanı yapılır allaaa sizi inandırsın. Dün akşam iş çıkışı itibariyle de, o saate kadar bi vukuat işlememiş olmanın verdiği şaşkınlıkla " alla allaaa hasta mıyım acaba" diyerek eve doğru yola koyuldum. Aküsü biten arabamın yanında Tofaş 24 saat acil servis adamını beklemeye başladım, Tofaş adamı servis aracından benim aküyü şarj edip servise kadar götürebilmemi sağlıycaktı; nitekim geldi de, bağlantı kablosu takıldı falan, bu arada arabalarla ilgili en teknik bilgimin " anahtarı kontağa sokunca, araba çalışır bilaader"den öteye gitmediğini düşüncek olursak basit bi akü şarjını sorularımla adam için havuz problemine dönüştürebildim. Neyse benim araba çalıştı, sonra adam önde ben arkada servise gitcez buraya kadar herşey iyi, lakin adamcaaz aracının kontağını çevirdiğinde aracı çalışmasın mı?
a)çalışsın
b)çalışmasın
Hakkaten de çalışmasın, çalışmadı yani, araç "hıyhıyhıypssssssss" biçiminde, sıksan çalışmıyacam demeye getiriyo lafı, benim şerrefsiz akü yemiş bitirmiş servis aracının tüm enerjisini belli ki, adamcaaz kanter içinde kah kontağı çeviriyo kah aküyü sıkıştırıyo bi daha deniyo falan, bu şekilde yaklaşık bi 10 dakka geçtikten sonra ben artık ne sebeptendir bilinmez, komiglig şagalarla falan ortamı yumuşatiyim mi istedim nedir, şööle bi cümle kurdum "ehihiehiee size de bi acil servis aracı çaariyim mi ekikiehiihihi" ve anırarak güldüm elbette ki...Ben, bir cümleden bu kadar rencide olan ve tiksinen bir servis adamı daha görmemiştim hayatımda sayın okurlar, adam bana bir baktı ki....Hayatımın sonraki on dakikasını yerin yedi kat dibinden idame ettirdim...ama ben yani şaga olarag...sevimlilik olarag...

Hoşgeldim



Evet...evet doğru görmektesiniz a gadasını aldıklarım. Gelen nazik istekler doğrultusunda dedim ki kendi kendime " neden ben de bir blog hazırlamayayım?...hakkaten niye mayayım?" sonra da hemen cevapladım kendimi " biraz tembel bi organizma olduğundan olabilir mi ki, hani sık sık güncellemezsin, halk galeyana gelir siteyi daşlıyabilir, sayfa önünde biriken sinirli bir grup "ENTİRİMİİZİİ İSTEEERİİİZ" şeklinde protesto edebilir" falan dedim...ama "yo yoo" dedim sonra "biraz kaderci olmak lazım, bıloğunu veren allah post'unu da verir inşallah" şeklinde bilimsel bir tabana dayandırarak create ulan my own blog'u tıkladım umarsızca...Bu arada genelde bu kadar sık kendi kendime konuşmam, ara sıra hayali oyun arkadaşım Mücahit'le konuşurum, o kadar.